Yaşlılık sebebiyle kişiye vasi tayin edilmesi

Yaşlılık sebebiyle vasi tayini kişinin kendisi ya da yakınlarının, yaşlının ikametgahının bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesine ilettikleri talebi üzerine gerçekleşir.

Akıl hastalığı olmayan, sadece yaşlılık sebebiyle işlerini yürütmekte zorlanan bir kişi mahkemeye başvurarak kendisine vasi tayin edilmesini talep edebilir. Bu durumda mahkemenin yaşlıyı bizzat dinlemesi zorunludur. Herhangi bir sağlık kurulu raporu talep etmesine ise kural olarak gerek yoktur. Ancak uygulamada kimi zaman mahkemelerin sağlık kurulu raporu aradığına da rastlanılmaktadır.

Yaşlılık sebebiyle vasi tayinini kişinin yakınları da talep edebilir. Ancak bunun için yaşlının akıl zayıflığının olması ve bu zayıflığın;

· işlerini kendisinin görmesine mani teşkil etmesi
· korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gerektirmesi
· başkalarının güvenliğini tehlikeye sokması

durumlarından birinin varlığı ve bunun bir sağlık kurulu raporuyla ortaya konulması gerekir. Yoksa salt yaşlılık hali başlı başına kişinin yakınlarına vasi tayini talebi hakkı vermemektedir.

Akıl zayıflığı akıl hastalığından farklı bir kavramdır. Akıl hastalığında kişinin ayırt etme gücü bulunmamaktadır. Akıl zayıflığında ise kişinin muhtelif sebeplerle (yaşlılık da dahil) kavrama ve muhakeme yeteneğinde bir düşüklük hali söz konusudur.

Yaşlının yakınlarının vasi tayini talebini alan sulh hukuk mahkemesi bu tür bir rapor almadan, tanık beyanları ya da yaşlının geçmiş sağlık kayıtlarıyla vasi tayini kararı vermemelidir. Çünkü burada bahsedilen sağlık kurulu raporu mahkemenin talebi üzerine düzenlenen kişiye vasi tayini gerekip gerekmediği sorusuna yanıt oluşturan bir sağlık kurulu raporudur. Ayrıca bu tür bir sağlık kurulu raporunun varlığına rağmen mahkeme gerekli görüyorsa yaşlının kendisini de dinlemek isteyebilir.

Vasi iki yıl için atanır. Mahkeme bu süreyi her defasında ikişer yıl uzatabilir.

Vasi yaşlı adına her türlü işlemi gerçekleştirmeye yetkili değildir. Sadece günlük rutin işleri onun adına yerine getirebilir. Taşınmaz alımı, satımı, ipotek verilmesi, bunlar üzerinde başka bir aynî hak tesis edilmesi, olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi, kredi kullanımı, kambiyo taahhüdü altına girilmesi, bankadan para çekme vb. işlemleri ancak vasayet makamının (sulh hukuk mahkemesinin) izniyle yapabilir. (TMK m.462)

Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması, vasi olarak atanan kişiyle sözleşme yapılması ve yasada yer alan sair durumlardaysa bu sefer denetim makamının (Asliye Hukuk Mahkemesinin) izni gerekecektir. (TMK m.463)

“Hukuk, toplumun vicdanıdır; avukatlar onun sesi”